Yine yola çıkıyoruz.
Külleri savrulmakta olan bir ulusun ateşini yaktı Çanakkale.
Çağdaş, özgür bir ulus olabilmek için burada başladı mücadele.
İşte bizler; zayi dedelerimiz, annelerimiz,
babalarımız için yine kürek çekiyoruz.
Ve savaşsız bir dünyayı hayal ediyoruz.
Gülhun Gürbüz / İlker Gürbüz
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
1. GÜN
Yeniden yollardayız.
Bizi yolcu eden dostlarımızın güzel temennilerinden olsa gerek, yolculuğa yazı aratmayacak sıcaklıktaki bir günde Yeşilköy’den başladık.
Kısmen batıdan esip sonrasında lodosa dönmeye başlayan sakin bir denizde 5 saat boyunca ara vermeden yaklaşık 30 km (16 nm) kürek çektik.
Bu sefer güzel sürprizlerimiz olacak. Size birkaç resim ve kelimelerle hissettirmeye çalıştığımız güzel yol anılarımızı bize 7 günlük yol boyunca karadan ve liman giriş çıkışlarında tekneden eşlik etmekte olan TRT Extreme Rehber’in 6 kişilik ekibinin güzel video çekimleriyle bir belgesel olarak seyrettirebileceğiz.
Yolculuğumuza çok keyifli bir başlangıç yaptık. Bu başlangıcın keyifli olmasına lojistik destekleriyle aracı olan Meltem Ünlüsayın ile amatör denizciliğe büyük emekleri geçmiş, yelken dünyasının tanınmış simalarından sevgili Teoman Arsay’a ve Bodrum Bodrum teknesiyle bize eşlik edip TRT’nin denizden çekim yapabilmesine olanak sağlayan sevgili Garo Nergizyan’a çok teşekkür ederiz.
2. GÜN
İkinci günümüzde, Güzelce’den çıktığımız yola çocukluğumuzun yazlık anılarını canlandıran manzara seyriyle, 7,5 mil sonra Selimpaşa girişindeki keyifli bir çay bahçesinde ara verdik.
Artan sıcaklığın yansıra hava da lodosa dönünce hızımız yavaşladı. Buna TRT’nin çekim ekibine uyumlu hareket etme gerekliliği de eklenince ortalama hızımız düşmüş olsa da hedeflediğimiz Cambaztepe burnuna toplam 20 mil sonra saat 17.30 da yanaştık.
Bizi Alper ve Merve Güzel'in ziyaretimize getirdikleri minik kızımız Mirakarşıladı. Deniz yine güzelliğini sergiledi ve bizi eli boş karşılaştırmadı. Minik kızımıza bir mil kala karşımıza suya düşmüş bir uçan balon çıktı.
Sonunda sevgili dostumuz Hüseyin ürkmez ile Zuhal Atasoy ve diğer iki denizci arkadaşın kullandığı kayık ile bir göl kadar duru bir koyda bir araya gelmiş olduk.
Şehirden uzaklaştıkça güzellikler artıyor. Doğa renkleniyor.
Bu vesileyle bizi Cambaztepe burnunda drone kamerasıyla karşılayıp, halihazırda TRT çekimlerinin yanısıra kendi özel çekimleriyle yolculuğumuzu görsel şölen haline getiren sevgili Tamer Günal’a teşekkür ederiz.
3. GÜN
Cambaztepe'den yola çıktığımız üçüncü günümüzde 25 nm (46 km) kürek çektik. Sabah uyandığımızda, doğan güneşin ters ışıklarının yansıdığı yönde foka benzeyen bir canlının ara ara kafasını sudan çıkararak gezmesine şahit olmak günün en heyecanlı anıydı.
30 derecede ve lodosa karşı kürek çektik. Fakat ilk molamızda bu seferde yüzlerce göçmen kuşun bizi selamlar gibi sıralı geçişi ayrı bir keyif oldu.
Günü Karaevli'de çadır kurarak sonlandırdık. Hava aniden serinledi. Çadır ısınmıyor. Sanırım beklediğimiz poyraz yarın geliyor.
4. GÜN
Dördüncü günümüzde mor kır çiçekleri üzerinde uyandık. Gece serinleyen hava, sabah uyandığımızda tekrar ısındı. Serin poyraz rüzgarını beklerken, şiddetli lodos dalgaları ile 15 mil boyunca mücadele ettik. Güneşin altında yorulduk.
Hava ısındıkça kürek ağırlaşıyor. Her bir mil için deniz şartlarına bağlı olarak yaklaşık 1.300 ila 2.000 kere kürek çekiyoruz. Bizim kürek darbeleri saymakla bitmiyor. Saysak da 450.000 etmiyor.
5. GÜN
Beşinci günümüzü 25 nm (46 km) kürek çekerek tamamladık. Çanakkale'ye yaklaştıkça deniz hırçınlaşmaya başladı. Günün ilk yarısında lodos öyle şiddetlendi ki küreğimizi kavrayamaz olduk. Rüzgar bizi, biz rüzgarı iterek zar zor ilerledik. İlerleyen saatlerde verdiğimiz mola esnasında bize yaklaştığını fark ettiğimiz kara bulutlar havanın tamamen değişeceğinin haberini verdi. Apar topar tekrar yola çıktık. Bugün itibariyle tamamladığımız 100 nm (185 km)'lik yolun bu son 5 nm (~10 km) sinde ilk defa lodos dışında bir hava gördük, ve Şarköy'e poyrazın getirdiği köpüklü dalgaların üzerinde geldik.
Bir yıldır tekrar görmeyi heyecanla beklediğimiz, bu yolculuğun en keyifli parkuru Uçmakdere... Heybetli yamaçlar, yamaçlardan sarkan renk renk çiçekler, denize dökülen tatlı su pınarları, bizi şaşkınlıkla izleyen oğlak sürüleri, denize uzanan dalyanlar...
Denizi dalgalı, rüzgarı şiddetli, doğası vahşi, seyri ıslak ve soğuk. İşte sevdiğimiz,
beklediğimiz yolculuk bu...
6. GÜN
Altıncı günümüzde 26,5 nm ~50 km) yol yaptık, boğaza girdik.
Başta Şarköy'ü bize sevdiren Yakup Önal ile bisikletiyle yetişip hazırladığı yolluğu bize teslim eden Hasibe Hanım olmak üzere bizi uğurlayan tüm Şarköy'lülerin güzel temennileri sayesinde yola güle oynaya çıktık. Şarköy sınırlarından ayrılana kadar Mustafa Kaptan bize motoruyla eşlik etti.
Şarköy'den İnce Burun'a kadar 3, İnce Burun'dan Gelibolu'ya kadar ise iskele kıç omuzdan 4 şiddetindeki poyraz dalgalarında, kimi zaman biz dalgalar üzerinde, kimi zaman ise dalgalar bizim üzerimizde kürek çektik. Gelibolu girişinde alabora olmamak için çok çaba sarf ettik.
Şiddetli rüzgar ve akıntıdan kurtulup Karabulut tersanesinin olduğu sakin sulara yönelince, Kemal Kaptan ve Saim Kaptan bizi karşılayıp hemen sobayı yaktı ve sıcacık çayı elimize tutuşturdular. Geçen yılki gezimizde yine böyle bir zaman aynı şekilde ağırlandığımız mekanda öyle hoş bir sohbete daldık ki, kayakları çektik ve günü burada sonlandırdık.
Emin olduğumuz bir şey var ki o da; yolculuğun bize kattığı dostlukların içimizi, en soğuk anda karşılaşılan bir sobadan bile daha fazla ısıttığıdır...
7. GÜN
Yolculuğun son parkuru olan yedinci günümüzün sabahına heyecanla uyandık. TRT ekibi ile birlikte şehir içinde yaptığımız kısa gezimizin ardından, bizi yolcu eden güzel dostları geride bırakarak yola çıktık. 23 deniz mili yaptığımız yolculuğu, zaman zaman bize eşlik eden yunuslar ve lehimize olan akıntı ile keyifli bir şekilde tamamladık. Yol boyunca bir çok çakar ve feneri geride bıraktık.
Bizim ekip.
Yaptığımız bu yolculukta, bizleri geçit vermeyen kıyı şeritlerinde, ulaşılması zor kayalıklarda, üstüne çıkmaya cesaret edemeyeceğiniz iskelelerde, bazen balıkçı motorlarında, kimi zaman suyun içinde takip ve merak eden. Öğlen molasında mangal ile bize ziyafetler hazırlayan, bizimle kamp yapan. Tek bir açı ve kare için bile çırpınan bu doyumsuz arkadaşları çok özleyeceğiz. Derler ya; yolculuk arkadaşı çok önemli. Teşekkürler Ali, Orhan, Zeki, Cem Gültekin, Köksal Taş ve Teoman Gören.
Yolculuk sonrasında basın, Çanakkale halkı ve Belediye Başkanı Sn. Ülgür Gökhan'ın katıldığı törenle barış kenti Çanakkale'ye ulaştık.
Yorumlar
Yorum Gönder