BİZİ UNUTMA / LEST WE FORGET 2017



1. GÜN:

Vatandaşlık görevimizi yerine getirmek amacıyla oyumuzu kullandık. 2015 yılından beri her yıl Çanakkale Kara Savaşları'nın başladığı günün yıldönümünde Çanakkale'de olmak üzere gerçekleştirdiğimiz yolculuğun üçüncüsüne Yeşilköy sahilinden sessizce çıktık. İstanbul'dan Çanakkale'ye kadar 7 gün boyunca kürek çekeceğimiz yolculuğumuzun ilk gününde sıcak ve lodosta yaklaşık 6,5 saat kürek çekerek 18,5 Nm sonra Kumburgaz'da ilk günümüzü sonlandırdık.

Konaklayacağımız yere doğru kıyıdan kürek çekerken birilerinin "Gülhun" ve "İlker" diye seslendiğini duyduk. Bu kadar da ünlenmiş olamayız diye kendi aramızda şakalaşırken seslenenin en son 7 yıl önce karşılaştığımız Mesrur Ertenü olduğunu farkettik. Kalabalıkların arasında birbirimizi farketmemiz mümkün olmuyor. Denizlerin buluşturmak gibi bir etkisi olduğuna inanıyoruz. 

Yıllar sonra karşılaşılan dostumuzla keyifli bir sohbet yapıp bir yıl sonra yine aynı yerde buluşma sözü vererek ayrıldık. 



2.GÜN:

Ikinci günümüze şiddeti artan lodosun kıyıya vurduğu dalgaların sesiyle uyandık. Parçalı bulutlar altında, yükselen dalgaları karşımıza alarak 18 deniz mili kürek çektik.

Ikinci konaklama noktamız olan Cambaz burnuna, son iki mil kala başlayan gökgürültülü sağanak yağmur altında ve kopan yeke teliyle girdik.

Lodosun arkası hep yağmurdur. Hayatımızda bazen sürprizler olsa da doğada kurallar hiç değişmez...

Çadırımızın üzerine yağmaya devam eden yağmur ve dalga sesiyle dinlenmeye geçiyoruz...



3. GÜN:

Yağmur gece boyunca sağanak şeklinde yağdı. Yoğun yağış, beton zemin ve yeterince gerilememiş çadır tentesi sebebiyle çadırımızın içine oldukça su girdi. Sabah da devam eden bu yağmur ve 7C'lere düşen ısı, karayel rüzgarıyla biraraya gelince üçüncü günümüzü daha da soğuk hissettirdi.

Fakat öğleden sonra batıya dönen rüzgar, dağılan bulutlar, ısınan hava ve sakinleşen dalgalar yolculuğu keyifli hale getirdi... Karanlıkların ardından aydınlığa çıkan bu yollar ne kadar da güzel...

Yola çıkış noktamız olan Cambaz Burnu'nun 12 deniz mili ilerisindeki Örencik Kayalıkları'nda verdiğimiz 1 saatlik mola dışında, yaklaşık 9 saat boyunca 27 deniz mili (50 km) kürek çektikten sonra günü Karaevli de bitirdik.

Yola çıktığımızdan beri Yunuslarla mutlaka hergün karşılaşıyoruz. Fakat bu karşılaşmaların en güzeli, kürekleri bırakıp etrafımızda avlanan kalabalık Yunus sürüsünü dinlediğimiz bugün oldu... 



4. GÜN:

Dördüncü günümüzde Karaevli'den Kumbağ'a kadar hız kesmeden güneydoğu'dan esen Kıblenin getirdiği yükselen dalgalar üzerinde 13,5 Nm kürek çekerek geldik. Bize bu yolculuğun kazandırdığı sevgili dostumuz Cengiz Bulut ile çok keyifli bir sohbetin ardından gelecek yıl tekrar buluşmak üzere ayrılıp, bugünün toplam mesafesini 20 Nm'e tamamlayacağımız Uçmakdere'ye doğru yola çıkıyoruz.

Tekirdağ-Kumbağ arası bizim için hep çalkantılı ve dikkat gerektiren bir geçiş oldu. Fakat bu geçişler, yolun en özlenilen parkuru Uçmakdere'ye devam ettiği için değer... Uçmakdere civarı karadan erişimi olmayan, kuş cıvıltıları içinde, yeşilin her tonu ve erguvanlarla örtülü vadilerin olduğu ve yüksek uçurumların denize saplandığı eşsiz bir yer... Jeolojik açıdan ise tektonik plakaları görebildiğiniz adeta bir açık hava müzesi. Buradan sürükleyici bir filmi izler gibi pür dikkat ve yol çabuk bitmesin diye yavaş geçiyoruz... Fakat bunlar yetmiyor, üzerimizden akın akın yüzlerce pelikanın olduğu sürüler geçiyor...

Bu güzellikler karşısında daha fazla ilerleyemiyor, çadırımızı bulduğumuz ilk düzlükteki çam ağaçları altına kuruyoruz...



5. GÜN:

Uçmakdere'den yola çıktığımız beşinci günümüzde öğleden sonra şiddetli lodos bekliyorduk. Bu yüzden hiç ara vermeden 14 deniz mili kürek çektik. Gerçekten de tam beklediğimiz saatlerde Mürefte'den itibaren titreşmeye başlayan denizde küreğimizi zaptetmeyi dahi zorlaştıran şiddette bir rüzgar başladı. Ne kadar kürek çeksek de ilerleyemediğimizi farkedince kayakları Mürefte ile Eriklice arasında kıyıya çektik. O esnada şimşek, gökgürültüsü, sağanak yağmur ve ardından yağan doluya rağmen rüzgarın şiddeti dinmedi, daha da arttı. Deniz kabardı, köpüklendi. Karada rüzgara doğru yürümek bile imkansız hale geldi. Bir süre bahçesine sığındığımız kullanılmayan bir yazlık evin komşusu, denizden gelen bu tanrı misafirlerini dışarıda görünce evine davet etti, soba başında ağırladı.

Rüzgarın ilerleyen saatlerde dineceğini bilsek de yola daha fazla devam etmedik. Kayakları yerinde bırakıp yolculuğumuzun hikayesini paylaşacağımız sunumumuza yetişebilmek için Şarköy'e geldik.
Yine bu yolculuğun bize kazandırdığı dostumuz Yakup bey ile sevgili eşi Hasibe Hanım bizi her zamanki çok sıcak karşıladı. Sonrasında Şarköy Belediye Başkanı Sayın Süleyman Altınok'u makamında ziyaret edip projemizi paylaştığımız keyifli sohbetten sonra Şarköylü dostlarımıza söz verdiğimiz sunumumuzu gerçekleştirdik.
Yola çıktığımız günden beri deniz ve rüzgar genelde aleyhimize olsa da küreklere asıldık, yolu tamamladık. Fakat bugün denizin ve rüzgarın heybeti bir başkaydı...
Bugün tamamlayamadığımız 6 deniz mili, yarına ceza olarak eklendi...



6. GÜN:

Boğaza girdik, Gelibolu'ya ulaştık. Bize genelde günde kaç saat kürek çekebildiğimizi sorarlar. Bugün 12 saat boyunca denizdeydik. 50 dk'lık bir dinlenme molası dışında 11 saatten fazla aktif kürek çektik ve 31,5 deniz mili (~58 km) yol aldık.
İlk 14 mil sancak başomuzdan Karayel ve son 6 mil poyraz a rağmen denizden yeterince destek alamadık, fakat neyse ki en azından dünkü gibi engel de görmedik.
Bugün gerçekten uzun sürdü. Bir ara artık yorulma hissini kaybettiğimi, bu şekilde sonsuza kadar kürek çekebileceğimi dahi düşündüm. Hasibe Hanım'ın Şarköy'den ayrılırken verdiği yolluk böreklerin enerjisi ile Kemal kaptanı Gelibolu'da tekrar görecek olmanın heyecanı kollara güç verdi. 



7. GÜN:

Boğazdaki fırtına nedeni ile İstanbul'dan gelen dostumuz Tamer Günal ile Gelibolu'da buluşup, Gelibolu-Çanakkale etabını Eceabat-Seddülbahir olarak geğiştirdik. Günbatımı Seddülbahir'deydik ve yolculuğumuz bitmişti.








Yorumlar